Çocuğa güvenmek Montessorinin genel temasıdır. Özgürlük: Birinci temasıdır.
Yine her istediğini yapmak üzere çocuğu kendi haline bırakmak değil, ona özgürce hareket edebileceği bir ortam hazırlamak gerekir.
Asıl olan sınırsız mutlak bir özgürlük değildir. Özgürlük her çocukta yavaş yavaş gelişen bir şeydir. Elzem bir çerçeve içerisinde esmek herkese uyarlanabilir ama sınırları olan bir çerçeve içinde gelişir. Eğer çerçevesi olmayan özgürlük sunmak hiç özgürlük sunmamaktan daha kötü olabilir. Yani her istediğini yapabilen çocuk aslında özgür değildir. Yalnızlığa hapsolmuştur. Özgür çocuk sınırları sayesinde onu içine alan bir ortamda istediği yöne doğru evrilen çocuktur. Yani çocuğun her istediğini yapmasına değil bağımsız ve hareketlerinde sorunlu olabilmesine yardımcı olmak gerekiyor. Kurallara uymak elzemdir. Bu yüzden bu net ifadeleri kullanmamız gerekiyor. Her kimsenin özgürlüğü diğerinin başladığı yerde biter. Çocuğu özgür bırakmak onun için hiçbir şey seçemeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Çocuğun kendisine dair herhangi bir planın içerisinde olması gerekiyor. Buradaki eğitimin asıl amacı çocuğun bağımsız olmasına yardımcı olmaktır. Tabi bağımsız olabilmek içinde bir dönem bağımlı olmak gerekiyor. Yani bu dönem boyunca bir veya birden fazla yetişkinle arasındaki bağdan bahsediyorum. Zaman içerisinde güveninin tamamen oluşturduktan sonra çocuk aslında güveni tamamen kavrar daha sonraki süreçte bir başkasına ve hayata karşı güvenmeyi öğrenir. Bu ikisi arasında da dengeyi öğrenmek gerekiyor. Seçme özgürlüğünü oluşturması çocuğun iradesini oluşturuyor. Ve bu nihayetinde iç disiplininin gelişmesine yardımcı oluyor.
- Faaliyeti seçme özgürlüğü
- İrade egzersizi
- Öz disiplin
- İçsel özgürlük
- Mutluluk
Montessori sınıfları birbirlerinin hareket etmesini destekler. Faliyeti seçme özgürlüğü Montessori sınıflarında herhangi bir metaryali duyarlı dönem doğrultusunda raftan kendi faaliyetlerinin seçecek çocukların erişebileceği bir yerde sınıfa yerleştirilmiştir. Çünkü çocukların hepsi aynı anda aynı faaliyeti yapmak istemeye bilir. Bir faaliyeti seçmek ve onu istediği kadar yapmak imkanı her çocuğun büyüme ihtiyacını tatmin eder. Aslında çocukların her birinin belli bir süreci vardır. Bazıları bu çalışmayı seçmeden önce bakar ve tereddüt eder. Sınıfa gelmeden önce seçtikleri faaliyeti sınıfa gelir gelmez ne yapmak istediklerini kesin olarak bilir. Tabi bu durum saate ve güne göre değişir ve her çocuğun gelişim ve büyüme evresine göre değişmektedir. Çocuklar seçmiş oldukları mataryeli istediği kadar devam ettirirler. Ana kural ise alının mataryelin yerine getirilmesidir. Seçme özgürlüğü mataryel seçiminde tek bir kısıtlama ile sınırlandırılmıştır. Mataryeli alma hakkına sahip olabilmek için zaten daha önce bir eğitmenle görmüş olması gereklidir. Eğitimcinin daha önce alının mataryeli tanıtması gerekir
İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ
Çocuklar sınıfta özgürce konuşabilirler. Fakat diğer öğrencileri rahatsız etmeden konuşabilirler. Buna eğitmende dahildir. Sadece yavaşça muhattabının omuzuna dokunarak iletişim sağlarlar. Bu arada çocuklar nezaket ve saygı kurallarına karşı oldukça duyarlı yetişirler.
HAREKET ÖZGÜRLÜĞÜ
İstedikleri gibi yer değiştirirler. Yalnızca hareketlerine dikkat edip sessiz olmalılar. Bir sandalyeyi alırken veya bir masayı taşırken en gürültüsüz şekilde yapmaları gerekir. Çalışma alanı olarak ayrılmış çalışma halısına basmaz, mataryeli özenle geri bırakır, gürültü çıkamamak için neredeyse parmak ucunda yürür. Bu hareket özgürlüğü sayesinde çocuk kendini kontrol eder. Kendini kontrol eder, odaklanmayı kendini disipline sokar, eylemlerini düzenler ve kendini duruma göre ayarlar. Maria Montessori buna akıllı hareket der. Aklınızı kullanarak akıllı hareket etmeyi öğreniyorsunuz. Onlarda ki disiplin içlerinden gelmektedir. Oysa geleneksel sınıfların öğretmen sayesinde sessiz olduklarını görmekteyiz. Öğretmen sınıftan çıktıktan sonra gürültü başlar. Ama MONTESSORİ sınıflarında böyle bir şey söz konusu değildir.