Kurban İbrahim'in münacatının, İsmail'in teslimiyet ve sadakatının bir nişanesidir. Kurban, evlatsız kalmanın yakarışının karşılığıdır. Kurban duanın, samimiyetin, Allah tarafından icabetinin geri dönüşümüdür. Öyle anlar vardır ki, insan hayatında yapılan her duanın değil ama bazı duaların Allah tarafından işletilmesi ve bizim İhlasımızın karşılığında zamanı geldiğinde kabulünün varolmasıdır. İbrahim'in duası kabul olmuş ve Allah ona erkek bir evlat nasip etmişti. Hz. Hacer İsmail'in Hacer annemizden olma evladı, ibrahim'i İbrahim, ismail'i ismail yapan kadındı.
Allah'ın emri ile oğlu ismail'i annesi ile beraber az bir rızık ile Mekke'nin kızgın kumların da yalnız bırakan da ibrahim'di. Arkasına bakmadan bırakıp giden de aynı İbrahim'di. Aman Allah'ım! Bu nasıl bir imtihan ki eşini ve zorluklarla bulduğu biricik evladını vahşi hayvanların bulunduğu Mekke'nin çölüne onları yalnız bırakacaktı. Allah'ım! diyebildi sadece. Herşeyimi senden buldum ve yine sana emanet ettim diyebilecekti. Bu imanın aynısından bizlere de nasip eyle Ya Rabbi...!
Hz. Hacer annemizin su ile imtihanı Sefa ile Merve arasında biricik evladının susuzluğunu giderebilmenin telaşı ile o İki dağ arasında koşuşturmanın heyecanı, bizim bugün buz gibi mermerler üzerinde sa'y yapmamız kadar kolay olmayan, korku, heyecan, hüzün ve telaşla yapılan su aramasının karşılığında "Zemzem" diye anılan bugün bile kana kana içtiğimiz o mübarek suyun yeryüzüne çıkışını, insanlık ile buluşmasının ilk heyecanı, İsmail'in ayaklarını yere vurması ile başlamış, annesinin iki tepe arasında yedi defa koşması ile son bulmuştur.
İmtihan bitmemişti. İbrahim'in sözünün, va'dinin karşılığını vermesi gerekiyordu. Büyüyen, serpilen İsmail'in Allah için kurban etme zamanı idi. Allah'a verdiği sözü yerine getirmeliydi ama oğlu İsmail ne diyecekti? Nasıl söyleyecekti onu kurban edeceğini? Bir babanın evladına söyleyebileceği en son söz olmalıydı "oğlum seni Allah için kurban edeceğim" demek. İsmail ne diyecekti bu duruma? Babasının sorusuna sadece "Babacığım! Sana verilen emri yerine getir, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın" deyivermişti. Baba ile evlat arasındaki sınava bakar mısınız?
Bugünkü baba evlat ilişkilerine bakalım. Ne İbrahim gibi baba var, ne de İsmail gibi bir evlat. Babanın Allah'a itaatı kalmamış, evladın babaya saygısı yok olmuş. Babaya " sen cahilsin sen anlamazsın" diyenle "moruk" ya da "babişko" diyen evlat arasında hiçte bir fark yoktur. Allah için kesilen her kurbanda İbrahim gibi baba, İsmail gibi bir evlat olmayı düşünerek bu ibadeti yerine getirmeliyiz. Buzdolaplarının buzluklarına ne kadar et sığar diye düşünmekten, bu hayvan kaç kilogram et verir hesaplamalarından, nasıl kavurma yaparız, nasıl mangal yaparız düşüncelerinden sıyrılmadan ne ibrahim'i anlayabiliriz, ne de İsmail gibi babaya teslimiyet sergileyebilir. Biz dinin emirlerine uymaktan çok, dini kendi inanç sistemimize uydurmaktan vazgeçene kadar bu bayramlar böyle olacaktır.
Hz. İbrahim İle oğlu Hz. İsmail, Allah'a inanan, O'nun istediğini ve emrettiğini yapmasını istediği her şeye boyun eğen itaatkar kullarındandı. Allah, onların bu güzel davranışlarını, imanlarını, itaatkar tutumlarını mükafatlandırdı. İmtihanı güzel vermişler, sınavı geçmişlerdi. Bunun karşılığında katından gönderilen kurbanla ödüllendirilmişlerdi.
Allah'ım!
-Bize de bu dünyada yapıp ettiklerimizden
-Kurbanı kurban gibi kesip kullanamamaktan
-Kulluğunu senin istediğin gibi yapamamaktan
-Aczimizi bile gereği gibi itiraf edememekten
-Cimrilikten, acizlikten, kibirden, hasedden
-Yokluktan, varlıktan, hastalıktan ve musibetlerden
-Dünyanın ve nefsimizin tüm kötülüklerinden
-İnsanların, cinlerin, kem gözlerin şerrinden
-Ancak ve ancak sana sığınır, senden yardım isteriz.
Amin... Amin... Amin...
Bayramınız mübarek, kurbanlarınız makbul olsun inşallah...