İlim Sahibi Olmak:
İlim, insanı yücelten, insana değer katan, onu toplumda üst mevkilere taşıyan, bir insanın dünya ve ahiretini kurtaracak değerlerin ilkidir. İlim, telkinle başlar, öğrenme ile devam eder. Tahsille kemale erer, tekrarla pekişir, yaşayarak da ruh bulur. İlim, önce kişinin kendini kurtarır sonra da yekvücut topluma yararı olur. Faydaya koşup zarardan sakınmakla başlayan ve hayatın korunması ile devam eden bilgi, insan-ı kamil olma yolunda zirve yaptıran ilk ana doktrindir.
İman Sahibi Olmak:
İlim ve irfan, insan da belli bir birikime geldiğinde öğrendiklerine iman etmekle başlar. İnsanoğlu aklıyla ve tüm duyu organları ile elde ettiği bilgileri, tecrübeleri ile kuvvetlendirir ve inanca kalbeder. İman, Hz. Ebubekir'in imanı gibi olmalı "O dediyse doğru söylemiştir" diyerek koşulsuz inanmanın karşılığında "Sıddık" lakabı ile ödüllendirilmiş ve cennetle müjdelenenlerden olmuştur. İlim ve bilgi olmadığı için bizdeki iman "Dil ile ikrar, kalp ile tasdik" den ibaret olmuş, dilde kalmış ve kalbe inmeyen bir iman ile ancak bu kadar yol alabilmişiz. O yüzden Allah'ın haram kıldıklarını bu kadar kolay ve rahat işleye bilmişiz, o yüzden İslam'ın amel ve akidelerini bu kadar hoyratça kendi menfaatlerimiz doğrultusunda harcayabilmişiz. Adeta kendimize Kur'an'sız, hadissiz, mezhepsiz yeni bir din uydurmuşuz.
Amel Sahibi Olmak:
Amelsiz ilim, meyvesiz ağaca benzer. Alimlerimiz; "namazı ve farzları öğrenmek ilim, bu amelleri işlemenin, uygulamanın vücubuna inanmak iman, namazı kılmak ve diğer farz amelleri işlemekte ameldir" demişler. Dini emirleri bilmek ve onlara iman etmek o kişi için bir kıymet ifade etmez. ilmin ve imanın bir semere vermesi, ancak amelle, uygulama ile mümkündür. İlimden gaye amel olmalıdır. Doktor olan bir insan bilgisini, hastasında yanlış reçete uygularsa onun bilgiside, yıllarca okuduğu tıp ilmide ne kendisine, ne hastasına, ne de topluma faydası olur. Aksine zarardır, ihanettir, vebaldir ve mesuliyettir. Allah Rasulü bir dualarında ne güzel buyurmuşlar.
"Ya Rabbi! Fayda vermeyen ilimden, kabul olunmayan emelden ve müstecab olmayan duadan sana sığınırım"
İhlas Sahibi Olmak:
İlme, imana ve amele sahip olan kişide ihlas olmalıdır. İhlas; bir işi hiçbir menfaat gözetmeksizin Allah rızası ve toplumun, insanlığın faydası için yapmış olmak demektir. İhlas olmazsa ilmin kıymeti olmaz. İmanın makbuliyeti olmaz. Amelin riya ve şeytan işi olur.Şeytanlar olumlu hiçbir şeyin Allah ile ilişkilendirilmesini istemez. O yüzden bizim güzel ve salih amel işlememize mani olur. İhlas olmazsa amel kemalini bulamaz. Yani hiçbir şey gerçek manada ruh bulamaz.Amel-i salih ise bu halde iken kişide hiç ama hiç bulunmaz.
Bütün ilimleri yutsan, bütün kitapları okusan, en iyi okulların, üniversitelerin diplomalarını da alsan iman, amel ve ihlas yok ise bunların sana geri dönüşümü (0) sıfırdır. Elin boş olarak ilahi huzura çıkarsın. "okuduk" ama "boşuna" dersin, kafanı vuracak taş ararsın.
Öğretmen de olsan, İmam da olsan veya üniversitede profesör de olsan "okuttuk" derken bu ilmin içini iman, amel ve ihlasla dolduramazsan sadece okutmuş olursun ve okuttuklarının ne sana, ne öğrencilerine, ne de topluma hiçbir faydası olmaz.
Unuttuklarımız olmasa yeni bir bilgi, yeni bir fikir beyin hafızamızda zor barınır. O yüzden Allah'tan dileyelim ki, işe yaramayan, faydasız şeyleri unutalım. Unuturken bu dünyada ve ahirette o yüce yaratıcı tarafından unutulanlardan olmayalım. Unuttuk "Ya Rabbi!" derken unutulmuş olarak haşrolmayalım. Yoksa vay ki vay halimize...