9224,84%-0,88
38,45% 0,04
43,81% -0,18
4108,65% -0,57
6606,04% 0,25
Mobilya sektörüne dair alışılmış kalıpları sorgulayan, farklı bir bakış açısı sunan dijital iletişim stratejisti Fatih Yıldırım, kaleme aldığı vizyoner yazısıyla dikkatleri üzerine çekti. Yazısında henüz var olmayan, ancak sektöre yön verebilecek potansiyele sahip bir marka fikrini okuyucularla paylaşan Yıldırım, “ürün değil, yaşam tarzı” sunan bir anlayışın gerekliliğini vurguladı.
Fatih Yıldırım, yazısında fiziksel mağazacılığın yeni bir boyut kazanması gerektiğini ifade ederek, klasik teşhir mantığının ötesine geçen bir marka deneyimini şöyle tasvir etti:
“Mağaza, ürün sergilemekten çok yaşam önerileri sunuyordu. Ürünler sanki konuşuyor, size nasıl bir hayat yaşayabileceğinizi anlatıyordu.”
Bu yaklaşım, mobilyanın yalnızca bir tüketim objesi değil, bireyin yaşam biçimini şekillendiren bir unsur olarak ele alınması gerektiğini ortaya koyuyor.
Yıldırım, markanın dijital varlığına da özel bir vurgu yaptı. Klasik e-ticaret anlayışından farklı olarak, kullanıcıya doğrudan “satın al” mesajı vermeyen; bunun yerine birlikte yaşama, birlikte üretme duygusu aşılayan bir dijital strateji modelini savundu:
“Web sitesine girdiğimde katalog bekliyordum, ama beni karşılayan bir yaşam önerisiydi. Sosyal medyası ‘satın al’ demiyordu, ‘birlikte yaşa’ diyordu.”
Yeni nesil tüketici davranışlarını merkeze alan bu yaklaşımda, ürün satışı tek başına yeterli görülmüyor. Marka ile kullanıcı arasında duygusal bağ kurmak, sadakat oluşturmak ve bir topluluk inşa etmek hedefleniyor:
“Bu marka, ‘Yaşam Tarzı 2.0’ olarak tanımladığım bir anlayışla şekillenmişti. Ağlar ve bağlar üzerine kurduğu strateji, satıştan ziyade topluluk oluşturmayı ve kullanıcılarla derin bağlar kurmayı hedefliyordu.”
Fatih Yıldırım’ın yazısının en çarpıcı kısmı ise, tüm bu detaylarıyla anlattığı markanın aslında henüz var olmamasıydı. Yıldırım, bu çerçeveyi bir ihtiyaç analizi ve çağrı olarak yorumluyor:
“Evet, sektörümüzün tam da böyle bir markaya ihtiyacı var: Estetik değil anlam üreten, ürün değil fikir satan, satış değil sadakat yaratan.”
Yazısını bir öneriyle tamamlayan Yıldırım, sektör paydaşlarına birlikte bu markayı hayata geçirme çağrısında bulundu. Değer merkezli, anlam odaklı ve insanla bağ kuran bir markanın artık kaçınılmaz olduğuna dikkat çekti:
“Belki de bu yazıyı okuyunca siz de benim gibi hissedersiniz. Ve belki, tam zamanı gelmiştir: Böyle bir marka birlikte oluşturulabilir. Ne dersiniz, hazır mıyız?”